Değerli gezginler,
21 Şubat 3 Mart 2015 tarihleri arasında Quito-Galapagos gezimize dair izlenimlerimi aşağıda bulabilirsiniz. Önce Quito ile ilgili faydalı olabileceğini düşündüğüm birkaç bilgi:
Quito Ekvador’un başkenti. Deniz seviyesinden 2850 m yüksekliği ile giden turistlerin çoğuna “altitude illness”, yükseklikten kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşattığı söylense de beni pek etkilediğini söyleyemem. Tarihi merkez olarak adlandırılan eski şehir oldukça iyi korunmuş durumda. 1978 yılında Quito UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmış. Tarihi merkezdeki yapılaşma çok sıkı kontrol ediliyor. Turistik çekim noktaları genelde bu bölgede toplanmış. Koloniyal binalarla (2 yada 3 katlı, ortalarında avlu ve fıskıyesi olan rengarenk boyanmış yapılar) dolu sokaklarda dolaşmak hakikaten eski yaşama alıp götürüyor sizi.
Ekvador kendi parası olan Sukre’yi bırakarak Amerikan Dolarını kullanmaya başlamış. Resmi dil İspanyolca, ancak bir sürü yerel dil de mevcut. 3-5 cümle İspanyolca anlamak taksi, alışveriş ve restoranlarda çok işe yarıyor. Halk turistlere genelde iyi davranıyor.
Hazır ta oralara kadar gitmişken yarım gün ayırıp Mitad Del Mundo’ya giderek dünyayı iki yarım küreye ayıran ekvator çizgisini keşfedip buradaki müzeleri görmek lazım. Tabi buraya giriş paralı. Bu merkezde ne kadar çok müzeye girmek isterseniz o kadar çok ödeme yapmanız gerekiyor. Sadece ekvator çizgisini göreceğim derseniz kişi başı 7$
Meyve sevenler kahvaltılarda kendilerini cennette hissedecekler. Kahvaltının bel kemiği çeşitli tropikal meyveler (özellikle papaya, ananas, kavun ve karpuz çokça veriliyor) ve çeşit çeşit taze meyve suları. Yanında bazen peynir ve mutlaka çırpılmış yumurta. Genelde yemekleri deniz mahsulleri ve pirinç etrafında dönüyor. Ama tavuk da bolca ve kolayca
Ekvador’da geçirdiğiniz süre boyunca derinizi kapatacak giysiler ya da koruma kremlerini bol miktarda kullanmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Güneş ışınları o kadar dik geliyor ki deriye nüfuz ettiğinde neredeyse cızırtı sesi duyuyorsun. Güneş gözlüğü ve şapka olmadan açık alana çıkmak adeta bir çılgınlık. Bina içlerinde çok sıcağı hissetmiyorsun, bizdeki güneydeki gibi insanı canından bezdiren bir nem yok. Ama her an yağmur yağabilir hazırlıklı olmakta fayda var.
GALAPAGOS ADALARI
Galapagos Adaları, anakaradan 1,5 saat, Quito’dan 2 saat uçuşla gidilen okyanus ortasındaki volkanik aktiviteler nedeniyle oluşmuş takım adalar. Tüm adalarda yerleşim yok. Biz en fazla turist şeken 4 adaya gittik. Adalarda yerleşim 1930’larda Amerika’nın bu adaları satın almak istemesi üzerine Ekvador Devletinin yerel halka verdiği cömert teşviklerle başlamış. Anakara ile adalar arası uçakla, adalar arası ulaşım teknelerle yapılmakta.
Adalarda yaşayan canlı türlerinin %80’i sadece o coğrafyaya özgü. Adadan diğer adaya geçerken de adalar arasındaki canlı-tohum geçişlerini önlemek için el bagajlarına varıncaya kadar tekrar aranıyor ve diğer adaya varınca oradaki görevlilerin açacağı şekilde bagajlarınız kilitleniyor. Ama açıkçası bu o bölgedeki canlıların korunmasına yönelik çok önemli bir uygulama olsa da görevlilerin bu işlemleri biraz baştan savma yaptıkları dikkat çekiyor. Turistleri çevreye karşı duyarlı olma ve canlılara zarar verebilecek davranışlardan sakınma konusunda çok uyarıyorlar fakat.
Açıkçası Galapagos Adalarını sözcüklerle anlatmak hiç olası değil. Sadece hayatımın en etkileyici 8 gününü geçirdiğimi söyleyebilirim. Adalara girerken rıhtımda sizi karşılayan rengarenk yengeçler, pelikanlar, deniz aslanları, iguanaların hoşgeldininden sonra, insan ve diğer canlılardan oluşan yerel sakinlerin dünyasına birkaç günlüğüne girebilmek lüksüne ulaşmak benim için değer biçilemeyecek bir yaşantı oldu.
Bir miktar mide bulantısının eşlik ettiği yüzünü buruşturarak yarı korkulu bakışlarla resimlerine baktığım canlıları, şu an çok şirin ve sevimli bulduğumu söylersem herhalde adalardaki bu yaşantının bende yol açtığı değişimi anlatabilmiş olurum. Deniz aslanları, köpek balıkları, daha önce bir arada görmediğim bir renk cümbüşünü yansıtan balıklarla birlikte yüzmek, yemyeşil suları çevreleyen bembeyaz kumlarda iguanalarla birlikte yürümek, 2 metre mesafeden kara kaplumbağalarının çimenleri bir orakla kesip depoya atıyormuş edası ve ritmiyle otları yemesini izlemek, volkan kraterlerini sislerin arasından izlemek, mavi ayaklı bubilerin ayaklarındaki mavi tonunun canlılığı karşında beynine mukayet olmaya çalışmak, flamingoların suyu eleyişlerine tanık olmak sözcüklere sığdıramayacağım şeyler.
Gittiğimiz adalarla ilgili kısacık bilgiler de şöyle:
SAN KRISTOBAL ADASI: Bu adada 2 gün 2 gece kaldık. Deniz aslanları, iguanalar ve rengarenk yengeçlerle ilk karşılaşmamız bu adada oldu. Adadaki yerleşim yeri çok büyük değil. Tek katlı küçük evlerden oluşuyor. Burada 2 ayrı snorkeling aktivitesi gerçekleştirdik.
ISABEL ADASI: En önemli özelliği yüzölçümünün zaman zaman değişmesi çünkü hala etkin çok sayıda yanardağ var. Bu adada kara kaplumbağalarının neden bazı türlerinin yere daha yapışık ve daha yayvan kabuklu, bazı türlerinin neden daha yerden yüksek ve boyun bölgesi açık kabuklu olduğunu öğrendik. Siera Negra volkanına tırmanış yapıp, krateri yakından gördük.
FLORIENA ADASI: Toplamda 120 kişinin yaşadığı, bir tane oteli, bir tane restoranı olan küçücük bir ada. Bir günde bu 120 kişinin 30-40’ını görmüş olduk. Bu adaya ilk yerleşenlerin birbirlerinden habersiz olarak gelen 2 Alman aile olduğunu öğrenmek ve hikayeleri bizi oldukça şaşırttı. Burada da bir tırmanış ve bir snorkeling aktivitesi yaptık.
SANTA CRUZ ADASI: Burası diğer adalara oranla daha turistik. Kredi kartı kullanabileceğin birkaç mağaza var. Darwin Araştırma Merkezi bu adada. Burada kara iguanalarının en güzel renklerinin örneklerini, bu bölgedeki en ünlü kaplumbağa olan Yalnız George’un hikayesini öğrendik. Rehberimiz bize Darwin’in evrim ve doğal seleksiyon teorisini kaplumbağalar üzerinden anlattı.
Bol gezili günler dilerim.
Füsun
Füsun Saçın’ın katıldığı Galapagos Turu programını görmek için burayı tıklayın!